Akif’e Verilen İsim Ragıyf’tır
Mehmet Âkif 1873 yılında İstanbul’un Fatih ilçesine bağlı Sarıgüzel semtinde dünyaya gelmiştir.
Babası Arnavutluk’un İpek şehrinden İstanbul’a göç etmiş Fatih müderrislerinden Mehmet Tahir Efendi’dir. Babasının isminin önünde “temiz, titiz” anlamına gelen “Tahir” ismi vardır. Bu münasebetledir ki babasının lakabı da Tahir’dir.
Annesi ise Buhara’dan Tokat’a göç etmiş bir Türk ailesinden olan Emine Şerife Hanım’dır.
Mehmet Tahir Efendi dünyaya gelen ilk çocuğuna Mehmet “Ragıyf ” ismini vermiştir. Bundaki sebep, Hicri takvime göre yapılan ebced hesaplamasında Ragıyf isminin çocuğun doğduğu yıl olan 1290 ( Miladi 1873 )senesine tekabül etmesidir. Ragıyf “ekmek, nimet, bereket” anlamına gelmekteydi. Meraklısı için küçük bir uygulamayla Ragıyf isminin nasıl oluşturulduğu aşağıda basitçe verilmiştir.
Rı:200+ğayın:1000+ye:10+fe:80=1290
Akif’in Anlamı Nedir?
Ama ’’Ragıyf’’ isminin dilimize pek uygun olmadığı ve telaffuzundaki zorluk sebebiyle annesi ve yakın çevreleri bu ismi pek benimseyememiştir. Zamanla Ragıyf ismi Akif’e -belki de şairi en güzel anlatan isme- dönüşmüştür.
Çünkü “Âkif’in anlamı; ibadet eden, ibadetle uğraşan kişi,bir şeyde sebat eden(sözünden veya kararından dönmeyen, bir işi sonuna kadar götüren, yılmayan, direnen)demektir.
Mehmet Akif ömrü boyunca İslamiyet’i en güzel şekilde yaşamış, İslamiyet’in düşman gölgesinde yaşandığı günlerde ezan sesinin yerini çan sesi almaması için şehir şehir dolaşıp, insanları uyandıran bir şahsiyet olmuştur.
Bunun yanında Âkif yaşadığı olumsuzluklara, haksızlıklara hep direnen, karşı çıkan, eğilip bükülmeyen bir karakter abidesi olmuştur. Bu münasebetle bir isim sahibine ancak bu kadar yakışır.
Âkif’in karakterli, azimli, çalışkan ve dinine bağlı bir birey olmasında doğup büyüdüğü mahallenin, mütevazı evlerindeki huzur iklimin ve aile yaşantılarının çok büyük payı vardır.
Fatih semti o zamanlarda, İstanbul’un en naif, en hoş semtlerindendi. Adını Fatih Sultan Mehmet’ten alan Fatih Camii ve Külliyesi semtin merkezinde yer alırdı. Külliye; hastanesi, misafirhanesi, medresesi, kütüphanesi, türbesi, çarşısı ve hamamıyla Osmanlı medeniyetinin aynası gibiydi. Mehmet Tahir Efendi, Fatih Camii’nin o muhitte herkesçe bilinen, sözüne itimat edilen saygıdeğer hocalarındandı.
Eşi Şerife Hanım’la Tahir Efendi çok iyi anlaşırlar ve birbirlerine değer verirlerdi. Mehmet Akif; beş vakit namazın hiçbirinin kazaya bırakılmadığı, günün neredeyse her anında evde Kuran’ın sedasının dolaştığı, sade, huzurlu bir aile ortamının içinde bulmuştur kendini.
Böyle bir ortamda Mehmet Akif babasıyla bir arkadaş gibi büyümüştür. Babası namaz kılarken sürekli önünde veya arkasında olmuş, onu izlemiştir. Babası evde değilken de oyuncakları ile oynar, evlerinin bahçesindeki meyve ağaçlarına tırmanır, arkadaşlarıyla yoruluncaya kadar güzel vakit geçirirdi.
Günümüz çocuklarında maalesef bir mahalle kültürü, akşam ezanından önce eve yetişme kaygısı kalmadı. Çocukların aynı mahalledeki arkadaşlarıyla bir şeyler paylaşması, düşmesi, kalkması, üzülmesi, sevinmesi mutlaka çocuklara değer olarak çok şeyler katmaktadır.
Şimdilerde çocuklarımız gittikçe bireyselleşmiş, teknolojinin esiri, maddi değerlere önem veren belki de tek kaygıları sıra arkadaşından daha yüksek not almak için çok soru çözen, evlerinden sokağa çıkmayan yalnızlaşan bireyler haline gelmektedir.
İşte tüm bu anlattıklarımızın ışığında Akif; gerek aile yaşantısı gerek doğup büyüdüğü mahallenin hissettirmeden Akif’e aşıladığı o huzurla, çok güzel bir çocukluk geçirmiştir. Taki babasını kaybedene dek…