Mehmet Âkif, sanatın sanat için değil toplum için olması gerektiğine inananlardandı. Âkif’e göre halkı aydınlatmayan, bilgilendirmeyen, bilinçlendirmeyen sanat bir süs, bir çerezden ibaret kalırdı. Nitekim Âkif’in yaşadığı dönem tam da böyle yazmayı gerektiriyordu. Halk yoksul, perişan ve sefil durumdadır. Savaşlar necip milletin belini bükmüş, memleketin her bir tarafından saldıran düşman, Müslüman halkı canından bezdirmişti.
Böyle bir ortamda Âkif’in yazdığı şiirler millet-i merhumeye (ölü millete) adeta bir merhem olmuş, vatanın bağımsızlığı için bir kurtuluş reçetesi gibi görülmüştür. Başka türlü yazmak, Âkif için boş bir eğlence olurdu.
Güçlü Bir Nesir Yazarı: Mehmet Akif
Âkif, Sebil’ür-Reşat dergisinde yazdığı Edebiyat adlı makalesinde bu görüşünü şöyle dile getirmiştir:
“Şiir için, edebiyat için ‘süs’, ‘çerez’ diyenler var. Karnı tok, sırtı pek milletlere göre bu söz belki doğrudur. Lakin bizim gibi aç, çıplak milletlere süsten, çerezden evvel giyecek, yiyecek lazım. Onun için ne kadar süslü, ne kadar tatlı olursa olsun, libas hizmetini, gıda vazifesini görmeyen edebiyat bize hiçbir şey söylemez.
Elverişli bulduğumuz her mevzuu yazacağız. Hele içtimai dertlerimizi dökmekten, yaralarımızı açıp göstermekten hiç çekinmeyeceğiz. Bundan maksadımız birtakım zavallıların zannettiği gibi milleti ele, düşmana karşı maskara etmek değildir. Meramımız kendimizi değil, maskaralıklarımızı maskara etmektir. Ta ki ülfet neticesi olarak, her gün yapmaktan hiç sıkılmadığımız, hiç eza duymadığımız bir sürü fenalıkları yavaş yavaş bırakalım da elbirliğiyle doğru bir adım atalım.
Görülüyor ki biz edebiyattan pek çok şeyler bekliyoruz. Evet, memleketin aklı başında olan evladı bize yan bakmaz da yardım edecek olursa, neden Osmanlıların milli, hakiki, insani bir edebiyatı vücuda gelmesin?
Yazılarımızın gerek mevzuunda, gerek üslubunda, her şey[1]den evvel bütün Osmanlıları düşüneceğiz; yani mümkün olduğu kadar halka söyleyecek eserler meydana getireceğiz. Yoksa havas için yazı yazmaya yeltenecek derecede sersem değiliz! Zaten altı yüz bu kadar seneden beri yalnız havası düşüne düşüne avam olmuş gitmişiz!”
Âkif bu vesilelerle şiiri halkın arasına sokmuş, sokağa indirmiştir. Milli şair, şiirlerini kimi zaman da askeri, savaş meydanlarında hücum için yüreklendiren bir komutan edasıyla yazmıştır. İstiklal Marşı’nın tamamını da Âkif bu tavrıyla yazmış ve belki de yüzyıllar sürecek bir bağımsızlığın ilk temellerini atmıştır.