Birinci Kuşak İnsan Hakları/Klasik Haklar / Kişisel Haklar ( Negatif Statü Hakları)
Birinci kuşak insan hakları, en temel kişi hürriyetlerini ve siyasi hakları içinde barındırmaktadır. İnsanın devlet tarafından aşılamayacak ve dokunulamayacak olan özel alanının sınırlarını belirleyen hak ve özgürlükleridir. Bu haklar karşısında devletin bulunduğu konum tarafsızlık ve karışmamaktır. Devlet, kişinin özel alanına müdahale edemez, Lakin bu konuda düzenleme yaparak özgürlüklerin kısıtlanmasını kolay hale getirir.
Klasik haklar olarak da isimlendirilen Birinci kuşak insan hakları, bireysel ve siyasi hakları kapsamaktadır. Birinci kuşak insan hakları Amerikan ve Fransız devrimlerinden doğarak gelişmiştir. Bu haklar, somut bir şekilde ABD’nin 1776 tarihli İnsan Hakları Bildirisi ve büyük Fransız devriminden sonra açıklanan 1791 tarihli İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile İngiltere’de yayınlanmış olan Haklar Beyannamesinde bulunmaktadır.
Bunlar insanın toprağa bağlı kölelikten kurtularak özgür bir vatandaş olmasını öngören haklardır. John Locke, 17 ve 18. asırlar arasında kalan bu dönemin önde gelen fikir adamlarındandır. İnsanların yaşam, özgürlük ve mülkiyet sahibi olmak için doğal bir hakka sahip olduğu görüşünü savunmuştur.
1. aşamada belirlenen bu haklara, kişisel haklar da denilmektedir. Birinci kuşak insan hakları bireyi koruyan insan hakları olarak nitelenir. İlk defa burjuvazinin kendi sınıfsal menfaatlerini savunmak için ortaya çıkmış olan bu haklar daha sonra bu minvalde ayrılarak evrensel bir hak durumuna gelmiştir. Bu haklar;
- Yaşam hakkı
- Kişi dokunulmazlığı
- Kişi özgürlüğü ve kişi güvenliği
- Düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü
- Seyahat özgürlüğü
- İnanç ve ibadet özgürlüğü
- Konut dokunulmazlığı
- Mülkiyet
- Eşitlik
- Dernek kurma
- Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları
- Dilekçe hakkı
- Seçme ve seçilme
- Kamu hizmetine girme
- Tarafsız bir hâkim önünde yargılanma haklarıdır.
İkinci Kuşak İnsan Hakları ( Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklar / Pozitif Statü Hakları)
Üçüncü kuşak insan hakları 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ikinci yarısı arasında süregelmiş bir dönemin ürünüdür. Bunlar İkinci kuşak insan hakları adı ile anılmaktadır. Sanayi devriminden sonra İngiltere’de işçi sınıfının mücadeleleri ile ortaya çıkan ekonomik, sosyal ve kültürel haklardır. Bu mücadele ile evrensel bir duruma gelen sosyal hakların uluslararası düzeyde tanındığı ilk belge İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’dir.
20. yüzyılda kanunlar ve anayasalar daha sonra da uluslararası belgelere giren 2. kuşak insan hakları; ekonomik, sosyal ve kültürel nitelik taşımaktadır. Çalışma, adil ücret dağılımı, sosyal güvenlik, sendika ve görev, sağlık ve eğitim gibi hakları kapsamaktadır. Bunlar sosyal haklar olarak da nitelemektedir. Bu haklar ortaya atıldığında devletin ilk kuşaklardaki kayıtsızlığının yerini haklarla ilgili ve sorumlu devlet anlayışı almıştır.
Temelde kişinin devlet gözetiminde korunmasını amaçlayan bu haklar sosyal devlet anlayışı çatısı altında uygulanmaktadır. Sosyal hakların elde edilmesinde bir toplumsal mücadele söz konusudur ve siyasal, sosyal haklar belli bir örgütlenme ve toplu eylem haklarını da kapsamaktadır. Sosyal haklar diğer bir deyişle devletten vatandaşa hizmet etmesini isteme haklarıdır.
1948 yılında Birleşmiş Milletler genel kurulunda alınan kararlar doğrultusunda ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 2. kuşağın ana hatlarını oluşturmaktadır. İnsan Hakları Bildirgesi, seyahat hürriyeti, mal sahibi olma, evlenme, yasalar önünde eşitlik, açık ve adil yargılanma hakkı, din hürriyeti, barışçı hedeflerle toplanma ve çeşitli sığınma haklarını içermektedir. Diğer yandan sosyal güvenlik, uygun yaşama standartları, tıbbi bakım, istirahat, eğlence, ücretli periyodik tatil gibi bazı yeni hakları da beraberinde getirmiştir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile kölelik, işkence ve keyfi tutuklama yasaklanmıştır. Bu haklar:
- Sosyal Güvenlik hakkı
- Eğitim hakkı
- Konut Hakkı
- Sağlıklı yaşama hakkı
- Sendika kurma hakkı
- Grev ve toplu sözleşme hakkı
- Dinlenme hakkı
- Sosyal Güvenlik hakkı
- Parasız öğrenim ve eğitim görme hakkı
- Kültürel yaşama katılabilme hakkı
- Sağlıklı beslenme hakkı
- Konut hakkı
- Anne, sakat, çocuk, yaşlı gibi korunmaya muhtaç kesimlerin korunması hakkı
Üçüncü Kuşak İnsan Hakları / Siyasal Haklar ( Aktif Statü Hakları )
1948’de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile başlayan üçüncü kuşak insan hakları 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren insan hakları ile ilgili gelişen olayları içermektedir. İnsan hakları 3. dünya ülkelerinin talepleri ile şekillenen yeni bir boyut kazanmıştır. Cezayir, Tunus, Hindistan, Pakistan gibi 3. dünya ülkeleri bağımsızlıklarını bu haklardan yola çıkarak kazanmışlardır. Bu haklar, vatandaşlık kavramının belirginleşmesi ile beraber kişinin siyasal katılımına imkân tanıyan haklar olarak bilinmiştir. Bu sebeple de kişilerin siyasal temsil ve katılım hakkını içermektedir.
Vatandaşların seçme ve seçilme, kamu hizmetlerine girme ve siyasi olarak örgütlenmelerine imkân tanıyan üçüncü kuşak insan hakları diğer yandan demokrasinin yapı ve gelişmesinde büyük etki sahibidir. Zira temsil, demokrasinin temel unsurları arasında bulunmaktadır. halk temsil ile yönetime katılmaya bu haklar ile elde etmiştir . Bu sebeple modern demokrasiler temsili bir yapıya bürünmüştür.
Aktif statü hakları insanlara kamu işlerinin yönetimine aktif olarak katılma hakkı sağlamaktadır. Üçüncü kuşak insan hakları, ezilen milletlerin ve hakların bağımsızlık mücadelesi ile dünya imkânlarından eşit ve hakça faydalanabilmek için verdikleri mücadelelerinin sonucunda elde edilmiştir. Bu haklara güle milletlerin siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel tema güllerini belirleyebilme hakkı, üçüncü kuşak insan haklarının temel çatısını oluşturmuştur. Bu haklar:
- Seçme ve seçilme hakkı
- Siyasi parti kurma, siyasi parti üyesi olma hakkı
- Kamu hizmetlerine girme hakkı
- Barış hakkı
- Çevre hakkı
- Halkların kendi kaderini tayin etme hakkı
- Gelişme hakkı
- Haberleşme hakkı
- Herkesin insanlığın ortak mal varlığından faydalanma hakkı
Dördüncü Grup Hakları ( Çevre, Barış ve Dayanışma Hakkı )
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren teknolojik imkânların çevreye ve topluma verdiği zararlar bu hakların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, Barış Hakkı, gelişme hakkı, insanlığın ortak mirasına saygı gibi haklar bu dönemin yeni değerleri olmuştur.
Toplumsal niteliği ağır bastığı için dayanışma hakları olarak da nitelendirilir. Yaşanılır ve sağlıklı bir çevre meydana getirme, devletin olduğu kadar vatandaşlarında sorumluluğunu gerektiren haklardır. Bu sebeple çevreyi koruma, temiz ve sağlıklı bir ortamda yaşama bir hak olduğu gibi kişilere düşen bir ödev olarak da bu haklarla belirlenmiştir. Çevrenin, insana yakışır bir ortama dönüşmesinde toplumdaki tüm bireylerin yükümlülükleri bu haklarla belirlenmiştir.
Dördüncü grup hakların bilim ve teknolojideki olumsuz etkileri karşısında insanlığın bu konuda çeşitli önlemler almasını gerektiren haklardır. Dördüncü grup hakları 21. yüzyıla gelindiğinde ciddi bir manevra alanı meydana getirmektedir.
Son yıllarda biyotıp alanında dünya kamuoyuna da yansıyan buluşların insanı ve insanlık üzerindeki muhtemel tehditleri söz konusudur. İnsan klonlama çalışmaları da bu hakları tehdit eden ve bilimsel olmayan başka bir buluştur. Avrupa Konseyi insan klonlama girişimini yasaklamak suretiyle bilimin kötüye kullanılmasının karşısında Dördüncü grup insan haklarının yaptırımlarını hayata geçirmektedir.