Okumanın yaşı yoktur
Büyüklerimiz bize okumayı sadece meslek sahibi olma yani eve ekmek getireceğimiz mesleğe ulaşma olarak gösterdiler. Bunun için de hızlı bir şekilde okumayı söktürdüler, saymayı öğrettiler, problemlerle erken tanıştırdılar çözümlerini gösterdiler, sınavlara hazırladılar(hatta biz iyi hazırlanalım diye eve misafir almadılar), sınavlarda başarılı olmuşsak bizi yere göğe sığdıramadılar, başarısızlığımız da haşa senin gibi evlat olmaz olsun gibi kendilerine yakışan cümleler sarf ettiler hasılı gün geldi bir meslek sahibi olduk yani ekmek kazanmaya başladık. Evlendik, barklandık onlardan gördüklerimizi biz de çocuklarımıza uygulamaya başladık.
Hiç düşünmedik anne-babamızın nerde yanlış yaptığını. Onlar şunu bize öğretmediler: “Oğlum, kızım bizim dinimizin ilk emri “Oku” şeklindedir. Bu emir kıyamete kadar gelecek bütün insanlık için geçerlidir. Bizi yaratan Allah bizden okumamızı istiyor. Ben seni dinimizin emrettiği şekilde yetiştirmek zorundayım. Zaten Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed(SAV) de : “Hiçbir anne baba evladına güzel terbiyeden daha değerli bir hediye vermiş olamaz.” “Çocuğuna güzel isim vermesi ve güzel bir edep ve ahlak ile yetiştirmesi çocuğun babası üzerindeki haklarındandır.” Sözleriyle bu sorumluluğumu bana hatırlatmaktadır.” demediler.
Çocuklarınızı kolundan tutmayın, yolunda tutun!..
Keşke bunları bilselerdi de bunları anlatsalardı. Bana önce dinimi sevdirselerdi de çıkarma işlemini sonra öğrenseydim. Keşke Allah’ımı bana daha önceleri anlatsaydılar da zamirleri sonra öğrenseydim.
Keşke bana Peygamber’imi öğretseydiler de kıta isimlerini hiç öğrenmeseydim. Evet çok kıymetli anne babacığım siz bana belki bilmeyerek böyle bir kötülük yaptınız belki ama “Ben söz veriyorum aynı hatayı yapmayacağım çocuklarıma karşı. Onlara Kur’an’ın ilk emrinin “oku” olduğunu anlatacağım. Biliyorum ki sadece bunu anlatsam bile görevimi yapmış olurum. Çünkü “oku” kelimesinin içinde iki dünya mutluluğu var.”
“Allah’ın ilk yarattığı şey, kalemdir. Onu yarattıktan sonra, olacak şeyleri yazmasını emretti; o da yazdı.” (Hadis-i Şerif)
Rabbimizin bize ilk emri “Oku” dur. Kur’an “okumak” anlamına da gelir. Allah emrettiği için okumak zorundayız. İlk emir namaz, oruç, zekat ile ilgili değil de neden okumakla ilgili hiç düşündük mü? İnsan sadece bu emre odaklansa kurtulabilir mi? Kur’an –I Kerim’de “oku” kökünden türemiş 87 kelime mevcuttur. Üç ayrı ayette “Oku” diye emredilirken, üç ayrı ayette de “Okuyunuz” diye çoğul şeklinde emir gelmiştir. 68 yerde de “okumak” manasını telkin eden “Kur’an” kelimesi geçer. Son yıllarda milletimizin kitap okuma oranında eski yıllara göre artış olduğu aşikardır.
Yeterli mi derseniz kesinlikle hayır. Her alanda olduğu gibi okumada da Müslüman en önde olmalıdır.
okuyacak ki nerden geldiğini, niçin geldiğini ve nereye gideceğini öğrensin.
okuyacak ki Allah’ı, Peygamberini tanısın,
okuyacak ki Rabbini ve peygamberini unutmasın,
okuyacak ki kendini tanısın,
okuyacak ki kainatı tanısın,
okuyacak ki sorumluluğunu bilsin,
okuyacak ki şeytanı yensin,
okuyacak ki nefsini dizginlesin,
okuyacak ki iki dünyası aydınlansın,
okuyacak ki diğer canlılardan farkı olsun,
okuyacak ki hayatın tadı olsun,
okuyacak ki kötülükleri unutsun,
okuyacak ki güçlünün değil haklının yanında olsun,
okuyacak ki adaleti, saygıyı, vefayı, dürüstlüğü kısaca bizi biz yapan değerleri öğrensin,
hasılı okuyacak ki dünyanın beklediği insan olsun.
“Okuyup yazanla okumayıp yazmayan arasındaki ayrılık ölülerle diriler arasındaki ayrılık kadardır.” (Aristoteles)
Ahlaklı, edepli çocuklar yetiştirdikten sonra işimiz çok kolaylaşıyor. Yani temeli sağlam attıktan sonra yapacağımız iş çocuklarımızı yolda tutmak olacaktır. Çocuktur hata yapması kadar normal bir şey yoktur. Çocuktur yapacaklarını unutabilir. Çocuktur size küstüğü gibi hayata da küsebilir.
Yolda tutmak
Bir çiftçiyle oğlu günlük işlerini yaparken sahipsiz bir at çıkagelmiş. Atın üstünde herhangi bir damga göremeyen çiftçi ile oğlu atın sahibini bulmak için atı önlerine katmışlar ve kendi atlarıyla takibe başlamışlar.
At çiftlik çıkışında bir yola sapmış ve bir süre gitmiş. Sonra yandaki gölü görmüş ve su içmek için yoldan çıkmış. Su içmeyi bırakınca çiftçi atı yine yola çıkarmış. Bir süre daha ilerledikten sonra karnı acıkan at yoldan çıkmış ve yemyeşil çimenliğe yönelmiş. Karnını doyuran atı çiftçi tekrar yola çıkarmış. At bu şekilde birkaç kere daha yoldan çıkmış ve çiftçi her seferinde onu yola geri getirmiş.
Sonunda akşamüstü bir çiftliğe gelmişler. Yanlarına gelen çiftlik sahibi şaşkınlık içerisinde şöyle demiş: “Bu benim atım. İnanamıyorum. Peki, bu atın bana ait olduğunu nasıl anladınız?”. Atı getiren çiftçi şöyle yanıtlamış: “Sizi bulan atınızdı, bizim tek yaptığımız şey onu yolda tutmak oldu”.
“Sadece iyi kitaplar okumakla yetinmemeli, başkalarının bizi örnek alacakları iyi bir kitap gibi olmalıyız.” (Geoffrey Fenton)