Mehmet Âkif, gizli haber alma teşkilatı olan Teşkilat-ı Mahsûsa göreviyle ilk olarak Berlin’e gitmişti. Berlin’den döndükten iki ay sonra, Teşkilat-ı Mahsûsa adına milli bir görev Âkif’i çağırır.
Mehmet Âkif’in çok iyi Arapça konuşması, orada yaşayan Müslümanları ikna edebilecek kudrete sahip olması sebebiyle 1915 yılının mayıs ayında çok zorlu bir yolculuk sonucu Arabistan’ın Necid bölgesine gider. Mehmet Âkif ve birlikte gittiği heyetin görevi; padişahı temsilen oradaki bazı kabilelere ulaşmak ve onları Osmanlı Devleti’ne sadık kalmaları, isyan etmemeleri konusunda uyarmak, ikna etmek ve İngilizlerin oradaki Müslümanları etkilemek için hazırladıkları oyunlara kanmamaları gerektiğini onlara anlatmaktı.
Çünkü İngilizler, akla gelmeyecek hile ve oyunlarla Arapları, Osmanlı Devleti’ne karşı isyan etmeleri için kışkırtıyorlardı. Onları para, altın ve makam-mevki ile kandırarak kendi saflarına çekiyorlardı. Özellikle Şerif Hüseyin’in İngilizlerle anlaştığının ve isyan içinde olduğunun anlaşılması üzerine harekete geçildi.
Mehmet Akif Vatan Hizmetini Maddi Karşılık Beklemeden Yapıyordu
Osmanlı Padişahı Sultan Reşad da yaşanan bu sıkıntıları giderebilmek için Mehmet Âkif’in de bulunduğu bir heyet oluşturur. Heyete, gidecekleri yerlerdeki Arap şeyhlerine ve yakınlarına verilmek üzere çok kıymetli hediyeler hazırlatır ve heyeti Arabistan’a gönderir.
Osmanlı gizli servisi göreve çağırdığı herkese yaptığı gibi Mehmet Âkif’e de gerek kendisi için gerekse geride bıraktığı ailesi için para teklif eder. Âkif bu teklifi hiç hoş karşılamaz. Çünkü ona göre vatan hizmeti asla para karşılığında yapılamazdı.
İster istemez Âkif’in bu tür durumlardaki tutumlarıyla günümüzdeki devlet görevlilerinin tutumlarını kıyaslama gereği duyuyoruz. Mehmet Âkif yaşam şartları açısından -çölde- o kadar zor şartlarda aylarca ailesinden uzakta, bir “of” demeden görev sevdasıyla çalışmıştır. Teklif edilen ücreti de, ailesi için olanı bile, reddedecek kadar vatan sevdalısı onurlu bir şahsiyettir.
Günümüzde bazı yöneticiler ve görevliler vazife sırasında cebinden bir kuruş çıkma ihtimalini düşününce bile ne ıstıraplar çekiyor! Mehmet Âkif, bu görev sırasında farklı farklı yerlere gider. Âkif için en kıymetlisi hiç şüphesiz “Canan’ın Yurdu” dediği Medine’dir.
Mehmet Âkif’ten bir şiir okuması istendiğinde -belki de en çok sevdiği şiiri olması sebebiyle – o günlerde yazdığı Safahat’ının güzide şiirlerinden “Necid Çöllerinden Medine’ye” adlı şiirlerini seslendirir.